Şarkıya Göre: A, B, C-Ç, D, E, F, G, H, I-İ, J, K, L, M, N, O-Ö, P, R, S, T, U-Ü, V, Y, Z...
Şarkıcıya Göre: A, B, C-Ç, D, E, F, G, H, I-İ, J, K, L, M, N, O-Ö, P, R, S, T, U-Ü, V, Y, Z...
Şarkıcıya Göre: A, B, C-Ç, D, E, F, G, H, I-İ, J, K, L, M, N, O-Ö, P, R, S, T, U-Ü, V, Y, Z...
Mehmet Emin Ay - Hicret
Şarkı Adı: Hicret
Söyleyen: Mehmet Emin Ay - Tüm Şarkıları »
Puan: 0.0 (0 kişi oyladı)
Görüntüleme: 498
Söyleyen: Mehmet Emin Ay - Tüm Şarkıları »
Puan: 0.0 (0 kişi oyladı)
Görüntüleme: 498
Yıl 622;
yer MEKKE; kırbaçlar iniyor çıplak gövdelere,
kor ateşlere yatırılıyor insanlar,
Resul'ün davetini kabul ettikleri için;
inançlarında kararlı oldukları için,
Rabbim Allah'tır
hüküm ancak Allah'ındır diye haykırdıkları için…
İnen kırbaçla yürekten fırlayan, her kırbaçla daha kararlı yükselen bir ses var MEKKE sokaklarında…
La ilahe illallah, la ilahe illallah…
Bu kolay bir söz değildir, bu sadece bir söz değildir.
İşkence kıskacında yükselen sesler, günlerce MEKKE kayalıklarında yankılandı.
Yollara düşene dek muhacirler; Bilaller,Habbablar durmadan kırbaçlandı.
Fakat bir dava vardı!
Zorbaların bilemediği,
müminlerin uğruna can verdiği bir dava vardı.
Her şeyden önce, her şeyden önde onun için, onun yolunda ne varsa arkada kalıyordu!
Arkada kalıyordu sokaklarında çocukluk anılarını saklayan şehir!
Arkada kalıyordu serin gölgelerde hurma sunan bahçeler!
Anne, baba, evlat, akraba; kutsal çağrıya uymayan nekadar şey varsa arkada kalıyordu!
Yürüyordu Hicret Erleri.
İmanla, sabırla, tevekkülle…
aralarında O ; O ki iki cihan güneşi!
Yol Medine'ye…
Aydınlık şehir, peygambere ve dostlarına kucak açan münevver şehir: selam sana, selam peygamber sancaktarı Mus'ab'a ve O'nun çağrısına gönülleriyle evet diyen Ensar
Ensar Muhacir bir kardeşlik destanı işler tarihe, sevgiyle dizilen harfler üzerine…
Şimdi o beklenmektedir, gözler Veda Tepesiyle karıncalanıyor, ağaçların en yükseğinde gözcüler, müjde müjde diye haykırmaya hazırlanıyor On beş gün soluk kesmiş Medine Eller alınlarda siper, kaşlar çatık, gözler Veda Tepesi'nde…
Ve birden sevinçle savrulan bir ses…
Geliyorlar, geliyorlar…
Çalkalandı gökler, mutlu deve Kusva, güneşi kıskandıran yolcusu sırtında, yolcunun sadık arkadaşı yanında göründüler Veda Tepesi onurun doruğunda Çocuklar, kadınlar, genç ve ihtiyarlar, bekleme sıkıntısının sevince dönüşüyle bir anda sevgi üstüne yine aynı anda oluşan ezgi üstüne yine aynı anda dizilen mısraları döktüler…
Veda dağından üzerimize dolunay doğdu,
Allah'a çağıran bir davetcimiz olduğuiçin,
Şükretmek bizlere vacib oldu,
Sen güneşsin, sen ayın ondördüsün, sen Nur üstüne nursun,
Sen Süreyya yıldızısın, ey sevgili ey peygamber.
Ey bize içimizden gönderilen elçisin
Geldin Medineye şeref verdin.
Ey davetçilerin hayırlısı.
Sen güneşsin, sen ayın ondördüsün, sen nur üstüne nursun,
Sen Süreyya yıldızısın, ey sevgili ey peygamber.
Eskimiş cahiliyet elbiselerinden sonra,
İzzet ve şeref elbisesi giydik.
Boşa geçen günlerden sonra,
Şeref göğsünden doyasıya yedik.
Sen güneşsin, sen ayın ondördüsün, sen Nur üstüne Nursun,
Sen Süreyya yıldızısın, ey sevgili ey peygamber.
Şöyle dedi karanlıkları parçalayan şafak bana,
Söyleyin sizler ehl-i İslâma.
Zillet yakışmaz Muhammed'e tabi olana.
Sen güneşsin, sen ayın ondördüsün, sen Nur üstüne Nursun,
Sen Süreyya yıldızısın, ey sevgili, ey peygamber.
Yemin ettiğimiz gün hepimiz söz verdik,
Ahdimizi asla bozmayacağız dedik,
Ve doğruluğu kendimize şiar edindik.
Sen güneşsin, sen ayın ondördüsün,sen Nur üstüne Nursun,
Sen Süreye yıldızısın, ey sevgili, ey peygamber.
Vallahi kulları ben fenalığa sürükleyen bir fesatcı değilim,
Şahid ol sen ey esenlik yıldızı,
Senin hasretin ve sevginle doluyum.
Allah Teâlâ'nın âlemlere rahmet olarak gönderdiği son peygamber Hz. Muhammed(S.A.V.)'in ulvi derecesini yüce mertebesini anlatmaya çalışan binlerce naat yazılmıştır. İşte onlardan birinde bir Peygamber âşığı şöyle diyor=
'Allah'ım, arabıyla acemiyle bütün insanların efendisine, Mekke-i Mükerreme'nin, Medine-i Münevvere ve Harmeyn-i Şerifeynin imamı Hz. Muhammed'e salât ve selam eyle.
O insanlara bilmediklerini öğretti. Hz. Âdem'in neslindendir ama aslı bir nurdur onun. Yazılmıştır onun şerefli ismi levh-i mahfuza yakut bir kalemle. Defnedilmiştir mübarek ve latif vücudu Medine-i Münevvere'de Harem-i Şerife. Kıyamet gününde bütün âlemler için şefaatçi olarak şöyle yalvarır Rabbine=
'Yâ Rabbi, bağışla ümmetimi, bağışla ümmetimi Ya Rabbi, sen lütuf ve kerem sahibisin ey Rabbim.
Şöyle bir ses duyulur Rahman olan Allah'tan=
Şefaatini kabul ettim ey nebiyy-i muhterem. Ümmetinle beraber girin cennete. Size yoktur artık ne korku ne hüzün ne elem.
Allah'ım razı ol Ebubekir Ömer Osman ve kerem sahibi Ali'den.
Ey o yüce Rasulün cemalinin nurunu görmek aşkıyla yanalar.
Ona bol bol salâtü selam gönderin.
Milyonlarca salât u selam senin üzerine olsun ey Allah'ın Rasulü
Milyonlarca salât u selam senin üzerine olsun ey Allah'ın Habibi
Milyonlarca salât u selam senin üzerine olsun ey geçmiş ve gelecek bütün insanlığın Efendisi
yer MEKKE; kırbaçlar iniyor çıplak gövdelere,
kor ateşlere yatırılıyor insanlar,
Resul'ün davetini kabul ettikleri için;
inançlarında kararlı oldukları için,
Rabbim Allah'tır
hüküm ancak Allah'ındır diye haykırdıkları için…
İnen kırbaçla yürekten fırlayan, her kırbaçla daha kararlı yükselen bir ses var MEKKE sokaklarında…
La ilahe illallah, la ilahe illallah…
Bu kolay bir söz değildir, bu sadece bir söz değildir.
İşkence kıskacında yükselen sesler, günlerce MEKKE kayalıklarında yankılandı.
Yollara düşene dek muhacirler; Bilaller,Habbablar durmadan kırbaçlandı.
Fakat bir dava vardı!
Zorbaların bilemediği,
müminlerin uğruna can verdiği bir dava vardı.
Her şeyden önce, her şeyden önde onun için, onun yolunda ne varsa arkada kalıyordu!
Arkada kalıyordu sokaklarında çocukluk anılarını saklayan şehir!
Arkada kalıyordu serin gölgelerde hurma sunan bahçeler!
Anne, baba, evlat, akraba; kutsal çağrıya uymayan nekadar şey varsa arkada kalıyordu!
Yürüyordu Hicret Erleri.
İmanla, sabırla, tevekkülle…
aralarında O ; O ki iki cihan güneşi!
Yol Medine'ye…
Aydınlık şehir, peygambere ve dostlarına kucak açan münevver şehir: selam sana, selam peygamber sancaktarı Mus'ab'a ve O'nun çağrısına gönülleriyle evet diyen Ensar
Ensar Muhacir bir kardeşlik destanı işler tarihe, sevgiyle dizilen harfler üzerine…
Şimdi o beklenmektedir, gözler Veda Tepesiyle karıncalanıyor, ağaçların en yükseğinde gözcüler, müjde müjde diye haykırmaya hazırlanıyor On beş gün soluk kesmiş Medine Eller alınlarda siper, kaşlar çatık, gözler Veda Tepesi'nde…
Ve birden sevinçle savrulan bir ses…
Geliyorlar, geliyorlar…
Çalkalandı gökler, mutlu deve Kusva, güneşi kıskandıran yolcusu sırtında, yolcunun sadık arkadaşı yanında göründüler Veda Tepesi onurun doruğunda Çocuklar, kadınlar, genç ve ihtiyarlar, bekleme sıkıntısının sevince dönüşüyle bir anda sevgi üstüne yine aynı anda oluşan ezgi üstüne yine aynı anda dizilen mısraları döktüler…
Veda dağından üzerimize dolunay doğdu,
Allah'a çağıran bir davetcimiz olduğuiçin,
Şükretmek bizlere vacib oldu,
Sen güneşsin, sen ayın ondördüsün, sen Nur üstüne nursun,
Sen Süreyya yıldızısın, ey sevgili ey peygamber.
Ey bize içimizden gönderilen elçisin
Geldin Medineye şeref verdin.
Ey davetçilerin hayırlısı.
Sen güneşsin, sen ayın ondördüsün, sen nur üstüne nursun,
Sen Süreyya yıldızısın, ey sevgili ey peygamber.
Eskimiş cahiliyet elbiselerinden sonra,
İzzet ve şeref elbisesi giydik.
Boşa geçen günlerden sonra,
Şeref göğsünden doyasıya yedik.
Sen güneşsin, sen ayın ondördüsün, sen Nur üstüne Nursun,
Sen Süreyya yıldızısın, ey sevgili ey peygamber.
Şöyle dedi karanlıkları parçalayan şafak bana,
Söyleyin sizler ehl-i İslâma.
Zillet yakışmaz Muhammed'e tabi olana.
Sen güneşsin, sen ayın ondördüsün, sen Nur üstüne Nursun,
Sen Süreyya yıldızısın, ey sevgili, ey peygamber.
Yemin ettiğimiz gün hepimiz söz verdik,
Ahdimizi asla bozmayacağız dedik,
Ve doğruluğu kendimize şiar edindik.
Sen güneşsin, sen ayın ondördüsün,sen Nur üstüne Nursun,
Sen Süreye yıldızısın, ey sevgili, ey peygamber.
Vallahi kulları ben fenalığa sürükleyen bir fesatcı değilim,
Şahid ol sen ey esenlik yıldızı,
Senin hasretin ve sevginle doluyum.
Allah Teâlâ'nın âlemlere rahmet olarak gönderdiği son peygamber Hz. Muhammed(S.A.V.)'in ulvi derecesini yüce mertebesini anlatmaya çalışan binlerce naat yazılmıştır. İşte onlardan birinde bir Peygamber âşığı şöyle diyor=
'Allah'ım, arabıyla acemiyle bütün insanların efendisine, Mekke-i Mükerreme'nin, Medine-i Münevvere ve Harmeyn-i Şerifeynin imamı Hz. Muhammed'e salât ve selam eyle.
O insanlara bilmediklerini öğretti. Hz. Âdem'in neslindendir ama aslı bir nurdur onun. Yazılmıştır onun şerefli ismi levh-i mahfuza yakut bir kalemle. Defnedilmiştir mübarek ve latif vücudu Medine-i Münevvere'de Harem-i Şerife. Kıyamet gününde bütün âlemler için şefaatçi olarak şöyle yalvarır Rabbine=
'Yâ Rabbi, bağışla ümmetimi, bağışla ümmetimi Ya Rabbi, sen lütuf ve kerem sahibisin ey Rabbim.
Şöyle bir ses duyulur Rahman olan Allah'tan=
Şefaatini kabul ettim ey nebiyy-i muhterem. Ümmetinle beraber girin cennete. Size yoktur artık ne korku ne hüzün ne elem.
Allah'ım razı ol Ebubekir Ömer Osman ve kerem sahibi Ali'den.
Ey o yüce Rasulün cemalinin nurunu görmek aşkıyla yanalar.
Ona bol bol salâtü selam gönderin.
Milyonlarca salât u selam senin üzerine olsun ey Allah'ın Rasulü
Milyonlarca salât u selam senin üzerine olsun ey Allah'ın Habibi
Milyonlarca salât u selam senin üzerine olsun ey geçmiş ve gelecek bütün insanlığın Efendisi
Yorumlar
Hiç Yorum Gönderilmemiş!
Mehmet Emin Ay Şarkıları
Bedava MP3 Download, MP3 indir, Ücretsiz MP3, Dangerous MP3, Dangerous MP3 kelimeleriyle sitemize gelenler için uyarıdır. Sitemizde hiçbir MP3 bulunmamaktadır! Lütfen sanata ve sanatçıya saygı için korsan müziğe hayır! Internetten mp3 yüklemek yerine onların kaset ve cd'lerini alarak destek olalım.